İTİRAZIN İPTALİ DAVASI
•Borçlunun ödeme emrine itiraz etmesi durumunda alacaklının bu itirazı hükümden düşürmek amacıyla genel mahkemelerde açabileceği davaya itirazın iptali davası denir. İtirazın iptali davası normal bir alacak(eda ) davasıdır ve ödeme emrine itiraz edildiğinin alacaklıya tebliğinden itibaren 1 yıl içerisinde açılabilir. Bu 1 yıllık süre hak düşürücü nitelikte bir süredir. 1 yıl içerisinde bu dava açılamazsa bir daha açılması mümkün değildir. Bu dava genel mahkemelerde açılır.
•İtirazın iptali davası, hem imzaya itirazı hem de borca itirazı hükümden düşürmek amacıyla açılabilir.
•Ayrıca bu davanın açılabilmesi için alacaklının alacağının İİK’nun 68/68-a maddelerinde sayılan belgelerden birisine bağlı olmaması gerekmektedir. Yani alacağı senede bağlı olmayan bir alacaklı bile ödeme emrine itiraz edilmesi durumunda bu davayı açabilecektir.
•İtirazın iptali davasının genel mahkemelerde görülmesi sebebiyle, bu davada her türlü delil taktir edilebilecektir. Dava sırasında duruşma yapılır, tanık dinlenir, bilirkişi raporlarına başvurulabilir. Hatta borçlu bu davada ödeme emrine itiraz sebeplerini değiştirebilir ve genişletebilir. Genel mahkemelerin bu dava sonucunda verdikleri kararlar maddi anlamda kesin hüküm teşkil eder. Bu kararlara karşı başka bir mahkemede dava açılması mümkün değildir.
•Genel mahkemeler, alacaklı tarafından açılan itirazın iptali davası sonucunda alacaklının talebini kabul eder ve takip borçlusunun borçlu olduğu yönünde bir karar verirse, borçlunun ödeme emrine itirazı iptal edilir. Bunun dışında mahkeme icra takibinin yavaşlatılması sebebiyle, borçluya takip konusu alacak miktarının %20’sinden az olmamak koşuluyla bir tazminat hükmeder ki bu tazminata “icra inkar tazminatı” denir. Bu tazminata hükmedilebilmesi için alacaklının talebi şarttır. İcra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için borçlunun kötü niyetli olması koşulu aranmaz.
İtirazın iptaline karar verilmesi durumunda ödeme emri dolayısıyla da icra takibi kesinleşir. Borçlu bu kararın kendisine tefhim veya tebliğinden itibaren 3 gün içerisinde mal beyanında bulunmak zorundadır. Alacaklı bundan sonra borçlusunun mallarının kesin haczini talep edebilecektir.
•Mahkeme yapmış olduğu incelemeden sonra alacaklının talebini reddederse, borçlunun ödeme emrine itirazının yerinde olduğuna karar verilir. Söz konusu alacak hakkı düşer ve bununla alacaklının icra takibi başlattığı alacağın mevcut olmadığı kesin hükümle tespit edilir. Bu durumda mahkeme alacaklıya, kötü niyetle icra takibinde bulunduğu ve itirazın iptali davası açtığı için takip konusu alacak miktarının %20’sinden az olmamak koşuluyla bir tazminata hükmeder ki bu tazminata “kötü niyet icra tazminatı” denir. Alacaklının bu tazminata mahkum edilebilmesi için iki şartın varlığı aranır. Bunlardan birincisi alacaklının kötü niyetle icra takibini başlatması ve diğeri ise borçlunun da bu tazminatı talep etmesidir.
•Borçlu ödeme emrinde tek başına usule bir ilişkin itirazda(derdestlik ve yetki itirazı) bulunursa alacaklı itirazın iptali davasını açamaz.
•İtirazı iptal edilen borçlu bu karardan sonra bir daha genel mahkemelerde menfi tespit davası veya duruma göre istirdat davası açamaz. Genel mahkemelerde açıldığı için kararları maddi anlamda kesin hüküm teşkil eder.
İtirazın iptali davası gerek hak düşürücü süreye tabi olması gerekse yargılama neticesinde verilen kararın kesin hüküm teşkil etmesi nedeni ile icra hukukunda önemli bir yere sahip olup, kişilerin bu gibi durumlarda hak kaybı yaşamaması için alanında uzman bir hukukçuya başvurmasında fayda olacaktır.
Av. Yeşim Ezgi TÜRKMEN